İyileşmek'

Kapıyı hızla kapattıktan sonra ceketini salonda ki kanepenin üzerine fırlattı. Banyoya girip elini yüzünü yıkadı. Derin bir nefes aldıktan sonra cama yaklaştı. Gökyüzüne baktı, insanlara baktı. Akşam üzeriydi insanların en telaşlı caddenin en yoğun olduğu saatlerdi. Gökyüzüne çevirdi tekrar gözünü güneş batıyordu. Etrafta hoş bir kızıllık vardı. Aslına bakılırsa manzara oldukça güzeldi. Ama caddedeki insanların hiçbiri bunu fark etmemişe benziyordu. O an kendini özel hissetti. Daha sonra utandı. Kimden utandığını bilmiyordu ama her gün bu şekilde batan güneşi yalnızca bugün böylesine fark etmesi onu utandırdı. Neyi zamanında fark ediyordu ki zaten. Hayatını gözden geçirdi. Şu sıralar ki en büyük korkusu başına gelmişti. Artık işsiz bir insandı. Her şeyin üst üste gelişini düzeltemeyeceğini düşünde. 'Daha başıma ne kadar kötü şey gelebilir ki.' dedi kendi kendine. Gelebilirdi. O da bunu biliyordu. Sorun da buydu zaten bu hayata daha fazla katlanamazdı. Başına gelecek en ufak tersliğe tahammülü yoktu. Ayağa kalkıp camı açtı. Aşağı baktı. 7. Katta oturuyordu. Düşse yaşama şansı yoktu. Bunun gerçekliği hoşuna gitti. Hafifçe gülümsedikten sonra cama daha da yaklaştı. O an hafifçe esen rüzgar yüzünü gıdıkladı. Korkulukları sıkıca kavradı derin bir nefes alıp daha da yaklaştı. Farkında değildi ama ağlıyordu. Başına gelenler midesini bulandırdı. Hayatı boyunca aklına kendine böyle bir şey yapacağı gelmemişti. Kimin gelirdi ki ? Hayatını hep düzen içinde yaşayacağını problemlerin hiç baş göstermeyeceğini düşünmüştü. Ne kadar saçma bir beklenti olduğunun farkında değildi. Şu yaşına kadar olan hayatını gözden geçirdi. Ağlaması hızlandı. O öldükten sonra çevresinin tepkilerini düşündü. Mektup bırakmayı düşündü geride kalanlara ama bu fikirden vazgeçti. Ne yazabilirdi ki ? Arkasında bıraktığı mektubu ailesinin acısını dindirmeyecekti. Hatta belkide o mektubu bir köşede saklayıp her gördüklerinde ailesi kendini daha da kötü hissedecekti. Doğrusu öldükten sonra unutulmak istemiyordu. Bu denli basit bir insan olmamalıydı. Ama biliyordu ki unutulup gidecekti. En fazla 3 ay sonra herkes duruma alışmış onu unutmuş olacaktı. Düşüncelerine o kadar dalmıştı ki aniden çalan kapının sesiyle irkildi. Kimin gelmiş olabileceğini düşündü. Aslında düşünmesine gerek yoktu. Her gün aynı saatte gelen kapıcıydı. Gidip kapıyı açmak istedi. Bu eyleminin ona bir şey kazandırmayacağını fark etti. Ölecekti. Çöpleri koksa ona zararı olmazdı. Hem biliyordu eğer şuan kapıyı açmaya giderse geri döndüğünde yapamazdı. Zil tekrar çaldı. Şimdi yapmalıydı, atmalıydı kendini. Cesareti varken vazgeçmeden son vermeliydi hayatına. Parmak uçlarında yükseldi ve attı kendini. Artık mutluluğa eriştiğini düşünüyordu. 
.
   
Merhaba, bugün böyle bir yazıyla giriş yaptım aklımda böyle bir şey yazmak yoktu ama oldu işte.
.

İnsanlar başlarına gelenlerden sıyrılıp mutluluğa erişemeyeceklerini düşünüyor. Doğrusunu söylemek gerekirse bazı durumlarda bende böyle düşünüyorum. Belli bir zaman sonra yanlış bir düşünce olduğunu kavrıyorum. Ama bilmeliyiz ki her şey düzelebilir. Bütün yaralarımız iyileşebilir.
İyileşmek. Ne kadar da zor ve komik geliyor yarası taze olan insana. Unutuyoruz. Hayatın bir şeylerden ibaret olmadığını ve ne olursa olsun devam edeceğini unutuyoruz. Bir köşeye yığılıp orada ölene kadar beklemek bile daha kolay geliyor. Biz kan seviyoruz. Unutuyoruz, iyileşmek diye bir şey var unutuyoruz.
Başımıza gelen her şeyin bir çıkışı var. Her kötü olan olay sonunda er yada geç başımıza iyi şeyler de gelir. Çünkü kural bu. Her şey berbat gidemez. 
Belki bilirsiniz Nazım Hikmet 'in güzel bir sözü var. 
'Güzel günler göreceğiz çocuklar,
güneşli günler göreceğiz.'
Sabretmeliyiz, bir şeylerin düzeleceğine bütün kalbimizle inanmalıyız. İnanmalıyız ki güzelleşsin. Bakmayın siz bu kadar her şey düzelir falan dememe. Bende başıma gelen her şeye sanki düzelmez gibi bakıyorum. Hata yapıyorum. Ve bu hatamı düzeltemiyorum da. En azından şimdilik düzeltemiyorum. 
Uzun lafın kısası, bir şeylerin düzelmeyeceğine inanmayın. Evet belki düzelmeyebilir. Ama şu var ki biz insanoğluyuz ve bütün insanlarda olan 'alışma' durumu bizde de var. Bu kavram iyi ve kötü olarak değerlendirilebilir. Konuya ve bakış açısına göre değiştiğini düşünüyorum.
'Önce biraz ağladılar ama alıştılar şimdi.
Aşağılık insanoğlu her şeye alışır.' demiş Dostoyevski. Sanırım bu söz Dostoyevski'nin en sevdiğim sözü. Alışıyoruz iyi yada kötü başımıza gelen her şeye alışıyoruz. Sanırım yazımı burada bitirmem gerekiyor çünkü kendimi konudan konuya atlamış gibi hissediyorum. Her şey dağılmadan önce yazımı bitirsem iyi olucak. Bir sonraki yazımda görüşmek üzere.. Hoşçakalın...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

|schmerzlich schön.|

Özdemir Asaf

Engel Yaratan İnsan