Kayıtlar

Nisan, 2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Hava

Merhabalar nasılsınız ? Ben idare ediyorum işte. Bugün hava oldukça güzeldi. Ne sıcak ne soğuk. Bu tür havaları severim ama gelin görün ki değerlendirebildim mi ? Maalesef ki hayır. Oturup evde ödev yaptım ve boş boş yattım. Havalar ısınmaya başlıyor. Her ne kadar bugün ki havayı beğenmiş olsam da yazları pek sevmem ve yaz yavaş yavaş geliyor. Sıcak havalar oldukça bunaltıcı oluyor ve eğer İstanbul'daysanız vay halinize. Neyse ki ben Ramazan Bayramı geldiğinde hemen köye kaçıyorum. Ve tüm yaz orada kalıyorum. Doğrusu başta annem olmak üzere arkadaşlarım falan bu duruma şaşırıyor. 'Koskoca yaz hiç arkadaşın yokken nasıl duruyorsun ? ' veya 'İnternet olmadan sıkılmıyor musun ?' gibi sorular soruyorlar. Ve ilginç ki cidden internet olmadan daha rahat oluyorum. Tabi telefonumda her zaman internet oluyor internetten yana sıkıntım yok ama köye gidince kendimi dinlenme moduna alıyorum ve internetle olan bağlantımı kesiyorum. Yalan olmasın tabi giriyorum ama günlerce inter...

Kime Bayram ?

Merhaba bugün 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı. Evet Çocuk Bayramı. Ama hangi çocuğa bayram orası tartışılır.  Sokaklarda, caddelerde peçete satan çocuğa mı bayram ? Açlıkla mücadele etmek zorunda olan çocuğa mı bayram ? Her gece tepesinde savaş uçakları dolanırken uyumak zorunda olan çocuğa mı bayram ? Babası yaşında adamla evlendirilen kız çocuğuna mı bayram ? Soruyorum size kime bayram ? Bu saydığım ve daha sayamadığım bir çok nedenden ötürü çocukluğunu doğru düzgün yaşayamayan çocukların hiçbirine değil bu bayram. Çocuk dediğin sokaklarda oyun oynar, peçete satmaz. Çocuk  dediğin annesine yemek yememek için ısrar eder, bir lokma yemek yemek için aç perişan beklemez. Çocuk dediğin mavi gökyüzünde giden seyahat uçağına bakar, gri gökyüzündeki savaş uçağına değil. Çocuk dediğin babası yaşındaki adama amca dayı der, eşim demez. .Çocuk dediğin hiçbir şeyi umursamadan çocukluğunu yaşar. Omuzlarındaki koskocaman yükle yaşamaya çalışmaz. Çocuk dediğin yaşar. Ölm...

|schmerzlich schön.|

'Schmerzlich schön' Almanca'da acı verecek kadar güzel anlamına gelen bir cümle kalıbı. Sanırım Almanca'da gördüğüm belirli güzel cümlelerden.  Gelelim 'acı verecek kadar güzel.' cümlesine. Hayatımızda olan bazı şeyleri bize acı vermesine rağmen severiz. Bu bizim mazoşist insan olduğumuzdan mıdır ? Tabi ki hayır. Bu bizim o şeye olan bağlantımızdan, alışkanlığımızdandır. Hatta o şeye olan inancımızdan bile olabilir. Sahip olduğumuz veya sahip olmak istediğimiz şey bize zarar verir ama biz sahip olma isteğimizden vazgeçmeyiz. Çünkü bir şeye karşı duyulan isteğin söndürülemez olduğunu düşünüyoruz. Yani nefsimize sahip olamayacağımızı düşünüyoruz. Ama yanılıyoruz. İstediğimiz her şeye engel olabiliriz. Ah biz insanlar bile bile ateşe yürümeyi ne çok severiz.  Tek bir konu için düşünmeyin bunu her konu için bu böyle. Yanacağımızı bilsek de bazı şeylerden vazgeçmiyoruz.  İşte bazı şeyler bize acı verecek kadar güzeller. Belki de bize acı veriyor olduklar...

İyileşmek'

Kapıyı hızla kapattıktan sonra ceketini salonda ki kanepenin üzerine fırlattı. Banyoya girip elini yüzünü yıkadı. Derin bir nefes aldıktan sonra cama yaklaştı. Gökyüzüne baktı, insanlara baktı. Akşam üzeriydi insanların en telaşlı caddenin en yoğun olduğu saatlerdi. Gökyüzüne çevirdi tekrar gözünü güneş batıyordu. Etrafta hoş bir kızıllık vardı. Aslına bakılırsa manzara oldukça güzeldi. Ama caddedeki insanların hiçbiri bunu fark etmemişe benziyordu. O an kendini özel hissetti. Daha sonra utandı. Kimden utandığını bilmiyordu ama her gün bu şekilde batan güneşi yalnızca bugün böylesine fark etmesi onu utandırdı. Neyi zamanında fark ediyordu ki zaten. Hayatını gözden geçirdi. Şu sıralar ki en büyük korkusu başına gelmişti. Artık işsiz bir insandı. Her şeyin üst üste gelişini düzeltemeyeceğini düşünde. 'Daha başıma ne kadar kötü şey gelebilir ki.' dedi kendi kendine. Gelebilirdi. O da bunu biliyordu. Sorun da buydu zaten bu hayata daha fazla katlanamazdı. Başına gelecek en ufak te...